2. Sayı (Mayıs 2022)

Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; TBMM Adalet Komisyonu; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ve Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi. Bu satırları yazdığımız sıralarda henüz Meclis Genel Kurulunda görüşülmeye başlanmayan Kanun Teklifi kadına yönelik erkek şiddeti bağlamında içerdiği düzenlemeler nedeniyle feminist hareketin/kadın kurtuluş hareketinin bir süredir gözünü dikerek, yakından takip ettiği bir teklif.

Kanun Teklifi aynı zamanda sağlık alanındaki şiddeti önlemeye yönelik maddeleri de içeriyor. Bu yazının kapsamını aşacak olan bu maddelere ilişkin kısaca; sağlıkta yaşanan şiddetin köklü nedenleri üzerinde durulmadan, bütüncül halk sağlığını önceleyen koruyucu sağlık sistemi gerekliliğini görmezden gelinerek hazırlanmış olduğunu belirtelim. Salt şiddet yasasının sağlıkta şiddeti kalıcı olarak çözemeyeceğini ifade edelim.

Kadına yönelik erkek şiddeti bağlamında TCK ve CMK’da yapılacak olan bu değişiklikler toplumsal cinsiyet körü olarak hazırlanan, kamuoyunda kadına yönelik erkek şiddeti vakalarında yaşanan cezasızlık algısına yönelik söz üretme zorunluluğu nedeniyle, yaklaşmakta olan seçim sürecine dair bir hamle olarak AKP iktidarı tarafından atılan bir adımdır.

TCK ve CMK’da yapılacak olan bu değişiklikler toplumsal cinsiyet körü olarak hazırlanan, kamuoyunda kadına yönelik erkek şiddeti vakalarında yaşanan cezasızlık algısına yönelik söz üretme zorunluluğu nedeniyle, yaklaşmakta olan seçim sürecine dair bir hamle olarak AKP iktidarı tarafından atılan bir adımdır.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, ‘ısrarlı takip suç olacak’ sözleri ile Kanun Teklifinde yer alan düzenlemeye kamuoyu nezdinde dikkat çekmişti. Dünya Kadınlar Günü sembolizmi ile 2012 8 Mart’ında yürürlüğe giren 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ile zaten on yıldır suç olan ısrarlı takip fiilini yeniden/yeniymiş gibi lanse ederek, suç olarak kabul edilmesi Kanun Teklifinin bir bütün olarak içeriğini ele veriyor. On yıldır yürürlükte olan 6284 sayılı Yasaya hiçbir atfın yapılmadığı “yeni” Kanun Teklifi ile, AKP bugün icat etmişçesine kadına yönelik şiddet konusuna dair söz ürettiğini iddia ediyor. On yıldır uygulamadığı mevzuatı ve biz kadınların neden uygulanmadığı konusunda sürekli uyarıcı eylemlerde bulunmak zorunda kaldığımız gerçeğini örtmeye çalışarak.

Yasa teklifindeki düzenleme ile kadına yönelik şiddet kapsamında kasten yaralamada ceza alt sınırını 6 aydan 9 aya çıkarmakla övünüyor. Ancak 2005 yılından beri zaten var olan ve uygulanmayan eziyet maddesi cezanın alt sınırını 2 yıldan başlatıyor. Esas mesele erkek şiddetini önlemek değil, buna karşı bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek bunu kendisine oy potansiyeli olan kadın düşmanlarını da içererek yapmak.

Göstermelik kanun teklifi

İstanbul Sözleşmesi’nden Anayasaya aykırı bir şekilde çıkılmasının yıldönümüne denk getirilecek şekilde, önce Meclis Başkanlığı’na, ardından görüşülmek üzere ilgili komisyonlara sunulan bu Kanun Teklifi, AKP iktidarının izlediği sembolizme indirgenen siyaset yapma tarzını apaçık ortaya koymaktadır. TCK’da yaptığı değişikliklerle takdiri indirim nedenlerinde faillere ‘pişmanlık’ şartı getirilmekte ve failin kravat takması, takım elbise giymesi sayesinde ‘iyi hal’ indirimi alması yerine artık ‘pişmanlık kisvesi’ altında erkek yargı tarafından takdiri indirim uygulanmasının önü açılmaktadır. Yani söz konusu düzenleme ile indirim için ‘yeterli kılıf’ uydurma zorunluluğu getiriliyor sadece. Yine düzenleme ile: Kasten öldürme suçunda ceza müebbet iken ağırlaştırılmış müebbet hapse; kasten yaralama suçunda cezanın alt sınırı 4 aydan, 6 ay hapse; eziyet suçunda cezanın alt sınırı 2 yıldan, 2 yıl 6 ay hapse çıkarılmaktadır. Burada cezalar nezdinde sıraladığımız rakamlar bile Kanun Teklifinin ne kadar göstermelik olduğunun kanıtı niteliğinde.

Kadına karşı şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olduğunu görmeyen Kanun Teklifinin, kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesine hiçbir etkisi olmayacaktır.

Türkiye’de neredeyse her gün en az bir kadın katledilmekte. Bianet’in derlediği erkek şiddeti çetelesine göre; erkekler 2021’de en az 339 kadını ve 34 çocuğu katletmiştir. 96 kadına karşı nitelikli cinsel saldırıda bulunmuş, 772 kadını seks işçiliğine zorlamış, 424 kadını taciz etmiş, 208 çocuğu istismar etmiştir. Ayrıca 2021’de en az 793 kadın erkekler tarafından şiddet uygulanarak yaralamıştır.

“Aşırı sevgiden” öldüren erkeğe iyi hal uygulaması, Nevin’e müebbet

Türkiye’de erkek şiddeti fotoğrafı buyken hazırlanan teklifte kadına yönelik şiddet ifadesinin açık ve net bir tanımı dahi yok. Kadına karşı şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olduğunu görmeyen Kanun Teklifinin, kadına yönelik erkek şiddetinin önlenmesine hiçbir etkisi olmayacaktır. En üst mahkeme olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından, evlenme teklifini reddettiği erkek tarafından öldürülen Hatice Kaçmaz’ın katiline “tasarlama yok, aşırı sevgiden öldürdü” denilerek daha az ceza verilmiş ve kendisine sistematik şiddet uygulayan Nurettin Gider’i öldürdüğü için haksız tahrik ve iyi hal indirimi olmaksızın Nevin Yıldırım’ın müebbet hapis cezası onanmışken; 8 Mart’ta sokaklar kadınlara yasaklanmış, 8 Mart yürüyüşüne katılmak isteyen kadınlara dava açılmışken; ‘kanuna ve ahlaka aykırı’ gerekçesi ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği kapatılmak istenirken; kadınların nafaka başta olmak üzere Medeni Yasa’daki hakları tehdit altında iken; kadınların kendi bedenleri, emekleri ve kimlikleri üzerinde tahakküm kurulmaya çalışılırken…

Bir başka zaten var olan yasal yükümlülüğün yasalara yeni eklendiği iddiası ile; çocuklara ve kadınlara yönelik erkek şiddeti suçlarında baro tarafından avukat görevlendirilmesini isteme hakkıdır. Vekili bulunmayan şiddet mağduru kadınlara istemeleri halinde, baro tarafından ücretsiz olarak avukat sağlanması cinsel saldırı suçlarında zaten mevcuttur. Ancak suça maruz kalan kadınlara bu hakları hatırlatılmamaktadır. Ayrıca ‘uzlaşma’ kurumunun uygulanamayacağı suçlar arasına ısrarlı takip eklenmiştir. Oysa uzlaşmanın yalnızca belli suçlar bakımından değil, kadına yönelik şiddet suçlarının tamamı açısından yasaklanması gereklidir. Bu yasa teklifi kapsamında hiçbir şekilde telafuz edilmeyen LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve nefret suçları da tamamen görmezden gelinmektedir.

Sorun patriyarkaya hizmet eden “erkek” yargı

Feminist hukukçuların, örgütlerin dikkat çektiği gibi; Türkiye’de esas sorun yasalarda değil, yasaların uygulanmamasındadır. Mesele Türkiye’de cezaların yetersizliği değil, infaz sistemine ilişkin düzenlemelerin ve ceza hukukunda indirime neden olan diğer düzenlemelerin uygulanması sonrasında cezaların neredeyse infaz edilmez hale gelmesidir. Bu nedenle cezaların caydırıcı etkisi ortadan kalkmakta; bu durum cinsiyetçi yargı pratikleriyle birleşince kadınlara karşı şiddet cezasız kalmaktadır. Bütün bu süreci görmeyen yerden yapılacak her düzenleme eklektik olacak ve son kertede patriyarkaya hizmet edecektir.

Feminist hukukçuların, örgütlerin dikkat çektiği gibi; Türkiye’de esas sorun yasalarda değil, yasaların uygulanmamasındadır.

On yıl önce 6284 sayılı Kanun henüz yasalaşmamış iken sürece ilişkin Sosyalist Feminist Kolektifi yayını Feminist Politika’da yazı kaleme alan Gülsen Ülker’in; “bize yeni yasayı övücü sözcükler kullanmak için çok da acele etmemek gerektiğini gösteriyor. Önceki yasanın on dört yıl boyunca tecrübe edilen uygulamalarının çok acı derslerle hepimize gösterdiği eksiklikleri gidermek mümkünken, bu imkandan özel bir tercihle kaçınılmış olması bu noktaların ilkidir. Meclis’te henüz birkaç ay önce onaylanan İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü mekanizmaların ve yaklaşımın, tüm ısrarlara rağmen, neredeyse tümüyle gözden uzak tutulmak istenmesi işaret edilecek bir diğer noktadır. Nihayet, yasa yapıcıların önemli bir bölümünün, kadına yönelik şiddetin sebeplerinin önlenmesi ve CEDAW hükümleriyle ortaya konan şiddetin tümüyle ortadan kaldırılması perspektifinden uzak olduğunu ileri sürmek için yeterli gerekçelere sahibiz.” ifadeleri görüyoruz ki bugün halen güncelliğini korumakta.

Feminist mücadelemiz devam edecek, umudumuz da…

Kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kalkması patriyarkal kapitalizmin ortadan kalkması ile mümkün olacaktır.

Kuşkusuz kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kalkması patriyarkal kapitalizmin ortadan kalkması ile mümkün olacaktır. Erkek şiddeti ile mücadelede devlet cezalandırması ve kapatılma yetersizdir elbette, salt buradan bakanlarla mesafemizi açarak, feminist yöntem ve kazanımlarımızın bizlere gösterdiği yolda patriyarkal kapitalizme karşı sıkı mücadelemizle mümkün olacaktır. Biliyoruz ki mücadele etmeden tahayyül ettiğimiz dönüşüm gelmeyecek. Biliyoruz çünkü 20 yıl önce 8 Mart gece yürüyüşü için yola koyulan bizler, onlarca yıllık mücadele içinde sayıları yüzbinleri bulan “umutsuzluğa asla alışmayan” feministleriz.