2. Sayı (Mayıs 2022)
Emperyalistler arasındaki yeni çatışma süreci tüm dünya halklarını etkileyen bir dönemin de başlangıcıdır. Bir tarafta ABD ve AB’nin, NATO’yu genişletmek; IMF’nin Ukrayna’ya diz çöktürmek, neoliberal politikalarını uygulatmak ve Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için yaptığı hamleleri görüyoruz. Diğer tarafta ise Putin’in yürüttüğü, uluslararası finans kapitalin çıkarları doğrultusunda hareket eden örgütlere karşı ideolojik bir savaş değil; onun endişesi sadece Rus güvenliği ile ilgili; NATO tarafından kuşatılmayan Rusya ile sınırlıdır.
Hal böyleyken, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve emperyalist güçlerin sürdürdüğü savaş, sadece bölgeyi doğrudan etkilemiyor, çünkü içinde yaşadığımız kapitalizmin geldiği aşama itibarıyla Brezilya’dan Yemen’e, Afrika’dan Hindistan’a ve Türkiye’ye yoksul halklara doğrudan etki ediyor.
Önce savaşa kadar yaşanan sürece bir bakalım; kapitalizmin 2008’den bu yana çözemediği krizi, yükselen dolar ve bununla birlikte petrol ve doğalgaz fiyatlarının artışı, iklim krizinin gezegenin pek çok yerinde oluşturduğu daha fazla kuraklık ve seller, neoliberal sistemin önemli ayaklarından DTÖ’nün yerel tarım üretiminin yüzde 5’ini zorunlu ihraç etme baskısı, ve pandeminin üretimi düşürmesi, biyolojik çeşitlilik kaybı, gıda güvenliğinin tamamen bozulmasına yol açmıştır.
Gıda güvenliği tümüyle yok oluyor
Endüstriyel tarım gezegeni ele geçirmiştir; tüm ülkeler endüstriyel (kimyasal) gübreden tohuma ithalat yaparak tarımsal üretimlerini sürdürüyorlar. Buna tarımda kullanılan enerjiyi de eklediğimizde maliyetler iyice artmaktadır. Yukarıda belirttiğimiz akut gıda güvensizliğinin durumuna iki örnek verirsek şimdiye kadar yaşananların, bundan sonra yaşanacakların habercisi olduğu daha net anlaşılacaktır:
- Etiyopya’nın Tigray bölgesinde Kasım 2020’den beri devam eden iç savaş nedeniyle bölge nüfusunun yüzde 75’ine tekabül eden 4,5 milyon kişi açlık tehlikesiyle ve kitlesel ölümlerle karşı karşıyadır.
- Savaşın hırpaladığı Yemen’de 17 milyon insan aç. BM Dünya Gıda Programı zaten erzaklarını yüzde 40 azalttı, şimdi aç olmayan diğer sekiz milyon insan da açlıkla yüz yüze gelecek.
Gezegenin “ekmek sepeti” boşalıyor
“Ekmek sepeti”; çünkü yoksulların en çok tükettiği besin tahıldır; yani un, ekmek ve makarnadır. Tahmin edin, BM Dünya Gıda Programı, 2021’de dünyanın dört bir yanındaki açlar için malzemelerinin yarısından fazlasını nereden sağladı? Evet, Ukrayna. Rusya ve Ukrayna yani gezegenin “ekmek sepeti” bu savaş nedeniyle tedarik zincirlerinden ve yardım ağlarından atıldığında, dünya bunu hissedecek. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, buğday, mısır, ayçiçeği ve yağı gibi tahıl fiyatlarının ve gübre, tohum fiyatlarının daha da yükselmesine neden oldu.
BM Dünya Gıda Programı, 2021’de dünyanın dört bir yanındaki açlar için malzemelerinin yarısından fazlasını nereden sağladı? Evet, Ukrayna. Rusya ve Ukrayna yani gezegenin “ekmek sepeti” bu savaş nedeniyle tedarik zincirlerinden ve yardım ağlarından atıldığında, dünya bunu hissedecek
Dünya buğday ihracatı ortalama 200 milyon ton. Bu ihracatın yaklaşık yüzde 30’u, 60 milyon tonu Rusya ve Ukrayna tarafından gerçekleştiriliyor. Ayçiçeği tohumu ihracatının yüzde 32’sine denk gelen 1 milyon 250 bin tonunu, mısır ihracatının yüzde 19’u olan 38 milyon tonunu, arpa ihracatının yüzde 31’ini oluşturan 10 milyon 500 bin tonunu Rusya ve Ukrayna gerçekleştiriyor. Rusya dünyanın en büyük gübre (azot gübresi, kimyasal, doğalgazla üretiliyor) ihracatçısıdır. Endüstriyel tarımın önemli “girdilerinden” biri!
“Gıda hakkı” sadece içi boş bir söz müdür?
Yoksul ülkeler için maalesef, gıda güvencesizliği büyüyor. Hızla artan tahıl fiyatları, dünyanın en yoksul milyonlarca insanını kendilerini beslemek için kıtlıkla mücadele etmek zorunda bırakacak. Artan fiyatlar yardım programlarını da etkileyecek.
Geçen yıllarda, yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı zaten azalan gübre kullanımı şimdi daha da azalacağı için üretilen tarım ürünlerinin verimi de düşecektir. Yoksul ülkeler için maalesef, gıda güvencesizliği büyüyor. Hızla artan tahıl fiyatları, dünyanın en yoksul milyonlarca insanını kendilerini beslemek için kıtlıkla mücadele etmek zorunda bırakacak. Artan fiyatlar yardım programlarını da etkileyecek. Burada bir hatırlatma yapmakta yarar var; tarım ürünleri, özellikle tahıl üreten çok sayıda ülke iç talebi karşılamak için ihracatlarını da durdurdu, bunlardan biri de Türkiye’dir.
Türkiye’de gıda krizi savaştan önce de vardı
Önce geçtiğimiz yılların bir tablosunu ortaya koyup sonra geleceğe bakmak durumumuzu tahlil edebilmek açısından önemli.
Son 16 yılda tarımsal işgücü azaldı yani çiftçi tarım yapmayı bıraktı, sadece ekilebilir tarım alanlarının yüzde 10’unda tarım yapılmıyor. Bu rakam 4 milyon hektara yakın. Durumun vahametini anlamak bakımından bir hatırlatma yapalım, Avrupa Parlamentosu halen bütçesinin yüzde 40’ını tarıma ayırıyor, bu oran bizde 2 yıl önce 1,8 idi, şimdi daha da düşmüştür.
Yukarıdaki bilgilerin içerisinde meralar yok; hayvancılıkta meralar çok önemli çünkü ot ve otlatma temini için kullanılıyor. Meralar yok oldu, sermayeye devredildi. Maden, HES, RES veya GES’ler için gözden çıkarıldı. Gübre ve endüstriyel tohum kullanımı ile çiftçi bankalara ve tarım tekellerine borçlandırıldı.
Geçen yıl çiftçi fiyat artışları nedeniyle çok az gübre kullanabildi; özellikle tahılda her geçen yıl düşen ürün miktarı, bu durum nedeniyle daha da düşecek. Buğdayda hasat zamanına çok az kaldı ve gübresi az veya gübresiz ürünlerin durumunun çok kötü olduğu, büyümediği şimdiden biliniyor
Şimdi son birkaç yıla bakalım:
– Ekosistemlerin tahribatının boyutu iklim krizine sıçramalı olarak yansıyor. Hafızamızı çok hızlı tazelediğimizde, geçen yıllarda orman yangınları, seller ve kuraklık ne kadar arttı görüyoruz.
– Enflasyonun tavan yaptığı bir ülkede yaşıyoruz. Döviz, elektrik, doğalgaz, mazot, su ve gübre fiyatlarındaki artışlar çiftçinin ve tüketicinin belini iyice büktü. Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt fiyatlarındaki değişimi gösteren yıllık enerji enflasyonu Şubat 2022’de yüzde 97’dir.
– Geçen yıl çiftçi fiyat artışları nedeniyle çok az gübre kullanabildi; özellikle tahılda her geçen yıl düşen ürün miktarı, bu durum nedeniyle daha da düşecek. Buğdayda hasat zamanına çok az kaldı ve gübresi az veya gübresiz ürünlerin durumunun çok kötü olduğu, büyümediği şimdiden biliniyor.
– Son iki yıldır tüm dünyada olduğu gibi bizde de Covid 19 Pandemisi’nden tarım da doğrudan etkilendi. Hem içeride üretim düştü hem de endüstriyel tarımın önemli gereklerinden ithal ettiğimiz gübre vb. azaldı, hem de ihraç eden ülkeler kendi ihtiyacını öne aldığı için gıda ithalatı etkilendi.
Rusya Ukrayna’yı işgal etti ama Türkiye’yi de doğrudan vurdu
Türkiye tarımsal üretimde geçmişte kendi ihtiyacını karşılayabilen bir ülke idi. Bugün ise neredeyse tüm üretimini, gübreden samana ithalata bağımlı olarak yapıyor. Ayrıca yukarıda belirttiğimiz iktidarın politikaları nedeniyle üretim yetmediği için buğday, arpa, ayçiçek yağı, baklagiller gibi gıdaları ithal ediyor. Bunların büyük bir çoğunluğunu Rusya’dan, kalan kısmını da Ukrayna’dan ithal ediyor. Yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı bu ihtiyaç bu yıldan itibaren daha da artacak.
Türkiye’nin Rusya’dan 2021 yılında yaptığı toplam tarım ürünleri ithalatı yüzde 38 artışla 4,3 milyar dolara çıktı. 2021 Yılında Türkiye, Rusya’dan 1,8 milyar dolar değerinde 6,7 milyon ton buğday ithalatı yaptı. Türkiye, 2021 yılında Rusya’dan ayçiçek yağı ithalatını yüzde 42 artırdı. Bu ülkeden 913 bin ton ham yağ ithalatı karşılığında 1,1 milyar dolar ödedi.
Önceleri Rusya’dan ayçiçek yağı tohumu ithal ediliyordu. Şimdi ise Rusya kendi tesislerinde çekirdeği kırarak yağ haline getirip o şekilde ihraç ediyor. Türkiye’de yoksul halkın en çok kullandığı bu yağın, ülkede üretimi yok edildiği için çok büyük bölümü ithal ediliyor.
Rusya’dan ithalatın en çok arttığı ürünlerden birisi de arpa oldu. Türkiye, 2021’de Rusya’dan 1,2 milyon ton arpa ithalatı yaparken değer artışı 4,2 kat artarak 309 milyon dolara ulaştı. Rusya’dan arpa ithalatında da Türkiye birinci sırada. Türkiye, aynı dönemde Rusya’dan 1,1 milyon ton kepek ithalatı yaptı. Kepek ithalatındaki artış oranı yüzde 21 oldu. Bunun karşılığında ödenen döviz ise 235 milyon dolar. Türkiye’nin Rusya’dan aldığı baklagil ürünleri ithalatı 4 kat artarak 206 milyon dolara ulaştı.
Artan enflasyon, enerji yem ve gübre maliyetlerindeki artış önümüzdeki yıllarda yoksulların gıdaya erişimini iyice azaltacak. Sadece gıdaya, halkın “sağlıklı gıda”ya erişimi zaten yok.
Gıda adaleti için sadece AKP’yi değiştirmek yetmez
Önümüzdeki yıllar çok zor geçecek, yoksullaşma daha da artacak. Petrolden doğalgaza, gübreden samana ithalata bağımlı, yüzde 100’ün üzerinde enflasyonu olan bir ülke Türkiye. Tarım ülkesi iken tarım ürünleri ithal eden bir ülke haline geldik. Neoliberal politikaların sonuçlarını çok acı biçimde deneyimliyoruz ve daha kötü günler bizi bekliyor. Önceliğimiz bu ceberrut iktidarı değiştirmek olsa da yerine gelecek olan CHP öncülüğündeki karşı bloğun da aynı politikalarla devam edeceğini bilmemiz gerekiyor. Gerçek bir değişim ancak gerçek anlamda halktan, kadınlardan, doğadan yana bir demokratik ve sosyal cumhuriyeti inşa etmekle mümkündür. Bunu sağlayacak örgütlenmeyi bugünden başlatmak zorundayız.