Devrim stratejisi bağlamındaki tartışmaların en önemli alt başlıklarından biri de kuşkusuz
ittifak siyaseti olagelmiştir. Siyasal ile toplumsal devrim arasında ardışık bir ilişki öngören
yaklaşımın terki, dev proleterleşme dalgası ile ara sınıfların nispi öneminin azalması, işçi
sınıfının kendi içinde artan ölçüde heterojenleşmesi, ittifaklar meselesini bir kez daha ele
almayı zorunlu hale getirmektedir.
Emek-sermaye çelişkisi gitgide adeta bir insanlık-sermaye çelişkisi haline gelerek bir dizi
antikapitalist dinamiği harekete geçirmektedir. Sermayenin fabrika ötesine uzanarak yaşam
dünyasının tamamını gasp etmeye ve şekillendirmeye yöneldiği evrede, artık değer sömürüsü
kapsamındaki mücadeleler haricinde de sermayenin önüne pek çok antikapitalist mücadele ve
direniş dikilmektedir. Herhangi bir dolayımdan geçmeksizin üzerine sınıf etiketi
yapıştırılamayacak toplumsal hareketler ve kimlik mücadeleleri bunlara eklemlenmektedir.
İşçi sınıfının tek bir parti tarafından temsil edilmesi gerektiği inancının sarsılması dahil,
sosyalizmin politik ve örgütsel çoğulculuğunda yeni ufuklar açılmaktadır.
Bütün bu gelişmeler yeni bir ittifak siyasetine geçişi zorunlu kılmaktadır. 21. yüzyılın
devrimleri; örgütsel çoğulluk, kimlik yelpazesi, sınıfsal ve sınıf içi ifadeler çeşitliliği,
deneysel girişimlerin yansıları, anti-kapitalist dinamikler tayfı ve karşı-kültür hareketleri
kümesi bakımından son derece zengin, devingen ve 20. yüzyıla göre toplumsallığa organik bir
biçimde gömülü koalisyonların eseri olacaktır.

Enternasyonal Düzeyde de Değişim Zaruri

Yeni bir ittifak siyaseti, sadece Türkiye’nin koşullarının dayattığı bir ihtiyaç ve gereklilik
olamayacağına göre yeni bir enternasyonal inşa etmenin yolu da kökten farklılaşmaktadır.
Bugünün enternasyonali biricik, her şeyi kapsayan, tek özneli olamaz; her sınıfa bir parti, her
devrimci partiye bir enternasyonal yöneliminden hareket edemez. Günümüzde mesele, her
şeyi ikame eden bir enternasyonal kurmak değil, yürütmekte olduğumuz mücadelenin diğer
mücadelelerle buluştuğu, hangisi ile buluşacağını önceden kestiremediğimiz bir uluslararası
genişlik, esneklik, çokluk ve çoğulculuk içerisinde olmayı peşinen kabul etmekle, onun
meşruluğunu tanımakla ilgilidir. Dolayısıyla bugün kurulan/kurulacak enternasyonal bir araya
gelişleri/çabaları değerlendirirken esas alınacak kriter, Üçüncü Enternasyonal başta olmak

üzere öncekilere benzeyip benzemedikleri değil günün gerçekliklerine uyup uymadıkları
olmalıdır. Zira aksi, tarih dışı olacaktır.

Yeniden Kuruluşun Zemini Olarak İlerici Enternasyonal

Bu girişim ve çabalardan olan, 2018’deki ilk çağrısının ardından Mayıs 2020’de kuruluşunu
açıklayan ve biri kuruluş zirvesi olmak üzere iki zirve gerçekleştiren İlerici Enternasyonal’i,
bu yeni ittifak siyasetinin gereklerine ve kendine özgü koşullarına göre değerlendirmek
gerekmektedir. Kuruluşundan itibaren teorik, politik, örgütsel, bölgesel düzeyde, mücadele
alanı ve temsil kabiliyeti itibarıyla çok geniş bir kompozisyonla ortaya çıkan İlerici
Enternasyonal’in halihazırda danışma konseyinde Noam Chomsky, Jeremy Corbyn, John
Cusack, Silvia Federici, Gael García Bernal, Naomi Klein, Ertuğrul Kürkçü, Ece Temelkuran,
Gustavo Petro, Vijay Prashad, Yanis Varoufakis, Slavoj Žižek gibi pek çok tanınmış
politikacı, yazar, akademisyen, aktivist, parlamenter, aydın ve sanatçı yer almaktadır.
Üyelerinin arasında ise ekoloji, kadın, köylü ve gençlik hareketleri, çevrimiçi müşterekler, su
hakkı, sosyal adalet, göçmenlik, iletişim ve hukuk alanında çalışan örgütlenmeler, güvencesiz
çalışan göçmenleri, "vasıfsız" işçileri ve köylüleri örgütleyen sendikalar, meslek odaları,
birçok sol medya kuruluşu, çeşitli ülkelerden sosyalist örgütler bulunmaktadır.
Sosyal demokratından Marksist Leninistine, sosyalist feministinden işçi örgütlerine, ekoloji
hareketlerinden kimlik mücadelelerine, 20. yüzyıl deneyimlerinin içinden gelen kuşaklardan
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla başlayan yeni vakumda oluşan bir dünyanın/dönemin ortaya
çıkardığı -Occupy hareketi, muhtelif alan/meydan hareketleri, sosyal forumlar ve benzerleri
gibi- yeni akımlara kadar son derece geniş bir tayftan örgüt, hareket ve kişileri bir araya
getiren İlerici Enternasyonal, bu kompozisyonun neden olabileceği kimi sınırlılıklara rağmen
kurucu birinci zirvesinde karar altına aldığı birlik ilkeleri ile anti-kapitalist ve anti-emperyalist
programatik hattını ortaya koydu. Mücadeleler arasındaki kesişimselliklerin hakkını teslim
etti. Kapitalizmin bir dünya savaşına neden olabileceğini, gezegeni yok oluşa sürüklediğini,
bunu önlemenin biricik yolunun kapitalizmin ötesine geçmek olduğunu açıkça ilan etti.
Bununla birlikte, ilan ettiği ilkeler bugünkü kompozisyonunun ve doğasının sonucu olarak
kapitalizm ötesine bakışta net hedefler ortaya koyamadı.
Ancak asıl önemli olan, İlerici Enternasyonal’in gerçekleşmiş değil gerçekleşmekte olan bir
yapı olması, geleneksel partilerden farklı olarak sosyalist hareketin ve işçi hareketinin fikri ve
örgütsel olarak yeniden kuruluşuna ilgiyle bakan veya öznel tavrı olmasa dahi objektif olarak
bu sürece katkı sunabilecek pek çok özne ile bir araya gelinebilecek bir zemin sunmasıdır.
Daha şimdiden ilk çağrıyı izleyen yıllar içerisinde, ağırlık merkezleri, ilişkiler,  iletişim
ağındaki katkılar itibariyle pek çok olumlu değişikliğin gerçekleştiğini görmek mümkündür.
Kaldı ki, farklı programatik yakınlıkların ve farklı mücadelelerin özerklik imkan ve haklarına,
farklı türden yatay eşgüdümlere yaslanan, birbirinin rakibi veya hasmı olmayan birden çok
enternasyonalimiz, bölgesel ve kıtasal alt oluşumlarımız olabilir. Dolasıyla bir
enternasyonalde yer almak bir diğerinde olmaya, başka zeminler yoklamaya engel teşkil
etmemektedir.

Küresel Bir Demokrasi ve Barış İttifakı Olarak İlerici Enternasyonal

“Neoliberalizmin yarattığı ekonomik-politik atmosferde, hoşnutsuzluklardan beslenen bir
sağcı hizipler ağının sınırlar ötesine yayıldığı, insan haklarını erozyona uğratmak, muhalefeti susturmak ve hoşgörüsüzlüğü teşvik etmek için çalıştığı” tespiti üzerine Aralık 2018’de
yükselişe geçen sağ ve faşizm tehdidine karşı dünyanın dört bir yanındaki ilericileri yan yana
gelmeye çağırırken İlerici Enternasyonal amacını şöyle açıklıyordu:

Gerici enternasyonale karşı, hayatın akışına yön verme ve somut politik başarılar elde etme yeteneğine sahip
dünyanın her köşesinden ilericilerin yan yana geldiği bir cephe inşa etmek.
Kuşkusuz Türkiye’de de kimi duraksama ve tökezlemelere rağmen süre giden faşist inşa
sürecine karşı mücadelenin stratejik önemdeki hedeflerinden biri de bir demokrasi cephesinin
inşa edilebilmesidir. Dolayısıyla kendi ulusal ölçeğimiz için stratejik gördüğümüz demokrasi
cephesi uğruna, uluslararası düzeyde verilen bir çabanın ürünü olduğu apaçık ortada olan
İlerici Enternasyonal’e, bu hedeften ibaret imkanlar sunmakla kalsa dahi kayıtsız kalmak
mümkün değildir. Halihazırda maruz kaldığımız ve tehdidi altında olduğumuz, telafisi
mümkün olmayan insani ve ekolojik yıkımlara yol açan/açacak olan savaşlara karşı
enternasyonal bir barış hareketinin yaratılabilmesi bakımından da İlerici Enternasyonal
önemli bir imkan olarak karşımızda durmaktadır. Tüm bu nedenlerle, İlerici Enternasyonal’in
içerdiği imkanları keşfetmek ve bu çabadan anlamlı bir sonuç çıkarmak için daha fazla ilgi
göstermek ve emek vermek bugünün devrimci ödevlerinden bir diğeridir.